3 Temmuz 2011 Pazar

Evrim Teorisi ve Kanınızdaki Şekerin Oranı


Darwin'in teorisini ortaya attığı tarihten itibaren yaklaşık 130 yıl geçti. Günümüz şartlarıyla karşılaştırıldığında Darwin'in o zamanki çalışmaları bilimsellikten çok uzaktı. Sahip olduğu imkanlarla ancak farklı canlıları inceleyip, iskelet yapılarına göre sınıflandırmalar yapmıştı. Dahası Darwin'in ne hücrenin yapısından ne de genetikten haberi yoktu. Mikrobiyoloji, biyomatematik gibi bilim dalları ortaya çıkmamıştı. İşte evrim teorisi bu şartlar altında doğdu.

Sözkonusu bilim dalları geliştikçe de, evrimin ne kadar gerçek dışı ve imkansız bir safsata olduğu çarpıcı bir biçimde ortaya çıktı. Evrimcilerin, evrim tartışmalarını hiçbir zaman moleküler evrime kaydırmamalarının nedeni budur. Bilirler ki, "evrim zinciri" denilen hayali zincir daha moleküler aşamada yani işin en başında çökmüştür. İnsanın ortaya çıkabilmesi için, vücudunun temel taşı olan proteinlerden hücreye kadar milyonlarca eşsiz denge kurulması gerekir. Bu dengelerin tesadüfen oluştuğunu iddia etmek ise hiç bir şekilde akıl ve sağduyuya sığmamaktadır. Ama bir evrimci, savunduğu safsatayı ideolojik nedenlerle kesinlikle bırakmamak niyetindedir. Bu yüzden ve başka bir çaresi olmadığından, akıl ve sağduyuyu çiğneyerek gerçekleşmesi imkansız tesadüfleri gerçekleşmiş sayar. 

Evrimcilerin akıl ve sağduyuyu çiğneyen iddialarının belki yüzbinlercesi bulup ortaya çıkartılabilir. Çünkü canlılığın hangi aşaması incelense, karşımıza açık bir "yaratılmışlık" tablosu çıkmaktadır.Burada, yüzbinlercesi var olan bu "yaratılmışlık" delillerinden yalnızca bir tanesine, insan kanındaki şeker oranının nasıl ayarlandığına bakacağız. Yalnızca bu konu bile, diğer yüzbinlerce benzeri gibi, evrimi çökertmeye yeterlidir çünkü. 

Daha fazlası için tıklayınız.




Bu Yazıyı Paylaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfanın başına dön.
ORG Bu site Harun Yahya eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.